24 Mayıs 98
Oyunlarım tükenmişti. Karşılaştığım her yeni insana farklı bir oyun öğretecek kadar çok oyun biliyordum ama gene de, bir yerlerde, birileri, belki benim bilmediğim oyunlar oynuyorlardır diye uzun bir yola çıktım. Evden çıktığımda kadın eş, erkek ise koca oyunu oynuyordu. Neden bu oyunları ancak beraberken oynadıklarını bir türlü anlayamamışımdır.
Yolda rastladığım, otobüs şoförü oyunu oynayan adam oyununu çeşitli kaba dil ifadeleriyle renklendiriyordu. Bu çekilmez uzun yollarda neden hep canavar oyunu oynamaktan zevk alındığını bana hiç kimse açıklayamadı şimdiye kadar. Yoksa pervasız hız, cinsel çağrışımlar mı uyandırıyor bu oyunda? Sonunda yol bitti ve kendimi sakin bir deniz kasabasında buldum. En azından sabahın bu saatinde görünüşü sakindi. Oyunları sınıflarken atladığım tembellik oyununu bu kasabada biçimlendirdim. Tüm mesele bir şey yapar görünürken aslında, sonuçta hiçbir şey yapmamaya (yaratmamaya) dayanıyordu. Şehirde bunu fark edememem de doğal aslında, çünkü şehirde herkes bir şey yapıyor görünür ve kimin gerçekten ne yaptığını çıkarmak uzun çözümlemeler ve incelemeler gerektirir. Neyse. Şunu da eklemeliyim ki daha önce bu oyunu atlamış olmam kesinlikle bana ait bir eksikliktir, şimdi anlıyorum ki şehirlerde bu oyun çok daha nitelikli ve ayrıntılı olarak sürdürülüyor. Umuyorum ki bu yolculuk sonrasında geri dönüp geçmişte topladığım örnekleri yeniden gözden geçirebilir ve böylelikle başarı oyununda yol katetmiş olanların gerçekte tembellik oyunu oynayıp oynamadıklarını inceleme fırsatına sahip olurum. Yoksa alt kategoriler ve eşleştirmeleri tamamlamış sayamam kendimi (En sevdiğim oyundur: mükemmellik oyunu.)
Şimdiye kadar kimseye oyunları topladığımı ve sonra onları inceleyip sınıflandırdığımı söylemedim. İşimi iyi yapmanın önkoşullarından biri bunu kimseye fark ettirmemektir çünkü (gizlilik oyunu). Oyunlarına müdahale etmekten ve katılmaktan elimden geldiğince kaçındım. Böylelikle insanları uzaktan izleyebiliyor ve oyunlarını değiştirmelerine olanak sağlamadan notlarımı alabiliyordum. Aslına bakarsanız çoğu insan ‘her şeyin bir oyun’ olduğu sezgisine sahiptir, ama atladıkları şey eğer her şey bir oyunsa, o zaman sınıflandırmanın en üstünde tüm oyun kategorilerini kapsayan bir oyun olduğudur; belki de, yaşamak oyunu. Ve elbette, hiçbir zaman tek bir oyunkurucu, oyunyaratıcı olamaz. Herkes bir arada oyunyaratıcıdır ve katılımcıdır: yaratma oyunu.
Bu kasabaya gelişimin nedeni de şimdiye kadar derlediklerimi sakince süzüp, sınıflandırmamı nihaî haline getirmekti. Atladığım hiçbir şey olmamalı. Yolculuğumu sona erdirdiğimde, tüm oyun türlerini de tamamlamış olmayı diliyorum. Bu, varacağım son nokta olacak. Yola çıkarken, eserimin sonuçta kimseye yardım edemeyeceğini, bir şey öğretmeyeceğini çok iyi biliyordum. Ama eğer okuyucu böyle bir niyetle okuyorsa, ona bunun hiçbir okumada mümkün olamadığını, bu inancın bir yanılsamadan başka bir şey olmadığı uyarısını yapmam gerekiyor. Tüm amacım o ‘tek’ oyunu anlayabilmek. Kimseden o oyunun dışında kalmasını ve beni onaylamasını bekleyemem öyle değil mi? (Bilgelik oyunu) Beni onaylayabilecek tek şey ‘gerçek’tir. Karşı-çıkma, savunma, onaylama, reddetme gibi öğeler taşıyan bilim oyunu görüngüler düzleminde yapılır, ben görüngülerle ilgilenmiyorum elbette.