Öneri listesine atlamak için tıklayın.
Bağlı bulunduğum üniversitedeki akademik grupla ziyaret ettiğim Tokyo Ulusal Müzesi’nde bizim gibi gelen gruplara Microsoft Office kullanarak sunum yapıldığını gördüğümde çok şaşırmıştım: “Koskoca Japonya, o kadar teknoloji üretebiliyorken neden yazılım üretmeyip kamu parasını Microsoft’a akıtıyor?” diye merak etmiştim. Aynı şey Almanya ve diğer teknoloji üretmekte ileri başka ülkeler için de geçerli. Kamu kaynaklarının, özgür yazılımları ihtiyaçlarına göre dönüştürmek veya sıfırdan yenisini üretmeye aktarmak yerine monopoli yaratmış bir şirkete aktarılmasına dair toplumsal bir farkındalık yaratılamadı. Bununla birlikte, özgür yazılım kullanmaya başlamış olan kamu kurumları da yok değil ama yeterince yaygınlaşmadı. Kamu kaynakları demişken, teknoloji üretiminde kendini yenileyen kapitalist üretim ilişkilerinin, Kuzey ve Güney yarımküreler arasındaki eşitsizliği daha derinleştiriyor olması da dikkate alınması gereken bir başka konu.
Kapitalizm, iletişim teknolojilerinin çeşitlenmesi ve yaygınlaşması karşısında şimdiye kadar yapmış olduğu şeyleri yapmaya devam ediyor: daha önce olmayan, adı konulmamış mallar yaratıyor ve bunların mülkiyetini sağlamak için yeni hizmet alanları ortaya çıkarıyor (ya da belli hizmetler yaratarak yeni mallar yaratıyor). Bu hizmetler yaşamımızı çok kolaylaştırıyor, Google Maps kullanmak çok elverişli, Facebook insanları birbirinden haberdar ve her an iletişebilir halde tutuyor. Çeşitli teknolojiye dayalı hizmetleri kendi bünyelerine alarak piyasada nerdeyse monopolleşen şirketlerin, insanları yeni mülkiyet ilişkileri içerisine kıstırdığını, o yaygın deyişle ürüne dönüştürdüğünü algılayabilmek giderek zorlaşıyor çünkü verinin ürüne dönüşmesinde kullanılan teknolojik işlemler, tıpkı “serbest piyasa” yalanı gibi bir muamma özelliği taşıyormuş gibi geliyor.
Teknolojiyle yeni bir hal alan mülkiyet ilişkilerine örnek olarak Batı’daki akademik yayıncılık sektörünü verebiliriz. Son yıllarda üniversitelerin, bu sektörü dizginlemeye çalışması mücadelesi, tarif etmeye çalıştığım çit çevirerek ürüne dönüştürme ile zaten müşterek olan bir şeyi, yani akademik üretimi, müşterek ve herkese açık kılma arasındaki mücadelenin verildiği, verilmesi gereken bir alan. Söz konusu çitleme/müşterek kılma çatışması eksenine, teknoloji devlerinin hizmetlerinin yarattığı gözetleme kapasitenin, devletler ve devlet-dışı güçler tarafından kullanılmasını da eklemek gerekir.
Özgür yazılım hareketi, kullanıcıların özgürlüklerini genişletmeyi (ve gizliliklerini korumayı) odağına alan, kapalı/patentli yazılımlara karşı çok katılımlı özgür yazılımların üretilmesini amaçlayan bir hareket olarak ortaya çıktı ve pek çok yeni kavram ve tartışma alanı yarattı. Bu hareketin tarihçesini ve tartışmalarla evrimini burada özetlemeye kalkmayacağım, zaten hakim olduğum bir alan değil. Beni ilgilendiren, teknolojik araçların ve sosyal medya platformlarının, sağladıkları kolaylıkların ve elverişliliğin bugün neye mal olduğu: Bu bedellerin farkına varabiliyor muyuz? Dahası, bu bedellere karşı ne geliştirebiliyoruz, elimiz kolumuz bağlı mı? Bu sorular, bana göre özgürleşmenin teknolojik okuryazarlıkla olan bağına işaret ediyor.
Velhasıl, herhangi bir uzmanlığı olmayan düz bir kullanıcı olarak deneyimlerimden ve arayıp tarama ve bolca deneme ve yanılmalarımdan yola çıkarak bir öneri listesi hazırladım. İçinden işinize yarar bir şeyler çıkar diye umuyorum. Bu liste, bir çözüm önerisi değil, süreç ve deneyim paylaşımı.
On yıldır Microsoft Office kullanmıyorum, 5 yıl önce de Linux işletim sistemi kullanmaya başladım ve Microsoft’u ve ürünlerini hayatımdan çıkardım. (Önümdeki hedefim bir gün Google kullanmamak, bu pek yakın görünmüyor henüz.) Bunu aşamalı olarak yaptım. Önce kullandığım programlar yerine özgür olanları kullanmaya başladım ki bunların çoğu artık çok platformlular (yani farklı işletim sistemleriyle çalışan bilgisayarda kullanılabiliyorlar). Ayrıca yazılımların farklı platformlarda kullanılabilmelerini sağlayan kum havuzu (sandbox) gibi çözümler yaygınlaşıyor. Dolayısıyla açık kaynak kodlu yeni üretilen yazılımların platform bağımlılığı da azalacak gibi görünüyor. Kullandığım programların özgür, açık kaynak kodlu, kullanımı kolay ve iş gören, güvenilir olmasına öncelik veriyorum. (Açık kaynak kodlu yazılım otomatik olarak güvenilir ve güvenli olacak diye bir kaide yok. Ama kaynak kodun kamuya açık olması 1) isteyen herkesin kodu inceleyebildiği ve denetleyebildiği; 2) bu kaynak kodun alınarak başka bir şey yaratmak üzere kullanılmasına, yani değiştirilmeye açık olduğu anlamına geliyor.)
Herkesin ihtiyaçları farklı ve alışkanlıkları değiştirmek zor. Kullandığımız araçları değiştirmek istesek bile bu epey çaba ve zaman istiyor. Dolayısıyla herkesin benim izlediğim yolu izlemesini elbette tavsiye etmiyorum ama en azından yeni nesillere veya yeni kullanıcılara açık kaynak kodlu yazılımları ve işletim sistemlerini ulaşılabilir kılabiliriz, ya da bu konuda biraz daha seçici olabiliriz.
Aşağıda önerdiğim yazılımların nerdeyse hepsi çok platformlu, yani bunları mevcut işletim sisteminizde hemen denemeye veya kullanmaya başlayabilirsiniz.
İnternet Tarayıcısı: Firefox, androidde ise Firefox Focus.
Ayrıca önerilen eklentiler: Privacy Badger, uBlock Origin, HTTPS Everywhere,
Kullanışlı eklentiler: OneTab, Dark Reader.
Güvenlik konusunda hassas arama motorları: Duckduckgo Essentials, Startpage
Office yazılımı: Libre Office
The Document Foundation (Belge Vakfı) tarafından geliştirilen açık kaynaklı ve ücretsiz bir ofis yazılımı seti. Bir gün bile Microsoft Office’i bıraktığıma pişman etmedi. Türkçe dahil yüz dilde çalışıyor, yazım denetimi yapmak istediğiniz dile ait sözlükleri indirebiliyorsunuz.
ibreOffice, belgeleri kaydetmek için yerel dosya biçimi olarak OpenDocument Format (ODF) kullanır. Ayrıca LibreOffice, Microsoft Office ile oluşturulmuş (.doc, .docx, .xls, .xlsx, .ppt, .pptx, .pps, .ppsx) dosyaları açabilir, düzenleyebilir ve yine aynı biçimlerde kayıt edebilir. OpenDocument, özgür bir doküman standardı olması sebebiyle kullanıcıların LibreOffice kullanma zorunluğu olmadan dosyalarını açabilmesine olanak verir. Böylece OpenDocument biçiminde oluşturulmuş dosyalar bu biçim ile uyumlu herhangi bir yazılım (Microsoft Office dahil) kullanılarak açılabilir, düzenlenebilir.

Bibliyografya: Zotero (Office programlarına eklentiyle çalışan, ama ayrıca tek başına da kullanılabilen bir program. Sadece akademiklere değil, internette okuduğu sayfayı kaydedip bir kopyasını bilgisayarda tutmak isteyen, ayrıca not tutmak isteyen herkese öneririm.)
PDF editörü: Farklı türde metin dosyalarıyla çalışanlar için gerekli olan bir program. Sadece pdf dosyası açıp okumak istiyorsanız, artık bunu tarayıcıyla veya PDFEdit gibi çok platformlu bir programla yapabilirsiniz, Adobe indirmenize gerek yok. Linux tabanlı pek çok açık kaynak pdf okuru var. Libre Office, dosyaları pdf’e çevirme özelliğine sahip. Ama sayfaları ayırmak, birleştirmek, OCR (optical character recognition) özelliği, açıklama ekleme, altını çizme gibi notasyon özellikleri istiyorsanız, kullanışlı açık kaynak bir yazılım henüz bulamadım. Ücretli ve patentli tek kullandığım yazılım, pdf editörü. Bunun için para vermeye niyetliyseniz, Adobe Acrobat dışında gayet düzgün programlar var, örneğin Master Pdf Editor çok platformda çalışıyor. Şu anda Linux sürümü üreten, patentli ve ücretli bir yazılım olan Pdf Studio kullanıyorum, her işimi görüyor.
Kimi “daha güvenilir” ve/veya açık kaynak kodlu alternatifler:
Whatsapp yerine: Signal, Telegram,
Skype veya ZOOM yerine: Wire, Jami, Discord (malesef şu an Türkiye’de yasaklı)
X yerine: Bluesky,
Chrome yerine: Firefox (tekrar olsun)
Fotoğraf yönetimi (düzenleme ve arşivleme): Digikam
Elimizdeki elektronik aletlerin bize sunduğu programların kullanışlılığının sınırları var. Kendi ürettiğimiz içeriği, bizim işimize yarayacak şekilde düzenlemek, etiketlemek, isimlendirmek ve gruplamak istediğimizde bu programların elverişliliği birer sınır haline geliyor. Bu yazıdaki programların çoğunu, böylesi sınırlara çarptıktan sonra bulup kullanmaya başladım. Onlardan birisi de Digikam, yine farklı işletim sistemlerinde çalışan, açık kaynak kodlu özgür ve çok kapsamlı bir program. Digikam ile yapabilecekleriniz: görüntü dosyalarını tek bir arayüz üzerinden düzenlemek, albümleri kronolojik ya da diğer seçenekler ile sıralamak, fotoğraf ve albümleri etiketlemek ve yorum eklemek, dosyalara gömülü olan etiket, derecelendirme, tarih ve zaman, yorum bilgilerini EXIF ve/veya IPTC etiketlerinden okumak ve değiştirilen bilgileri dosyaya eklemek. Tüm bilgiler SQLite veritabanında saklanır.
Programı bilgisayarda kurup kullanmaya başlamak için bir şey kurcalamak gerekmiyor. Bilgisayarınızdaki Resimler klasörünü kurduğunuz programın ilk açılışında tanıtmanız yeterli. Ama programın yapabildiklerini açıklamak için, görselli bir kullanma kılavuzu yazmıştım. Buradan ulaşabilirsiniz: digiKam kullanma kılavuzu.

Adobe Photoshop yerine foto editörü: GIMP
Photoshop kullanmış olanlar için uyum sağlaması zor olmayacak bir program, aynı araçları sunuyor. Belki klavye kısayollarını ayarlayıp alışmanız gerekecek. Eklentileri de oldukça çeşitli.

Adobe Photoshop Lightbox yerine: Darktable
RAW ile çalışanların bakmak isteyeceği, çok kapsamlı bir program. Benzer bir program kullanmamış olanlar için programın yapabileceklerini öğrenip bir iş akışı geliştirmek zaman alabilir, ama sabır ve çabanın karşılığını verecek bir program.

Masaüstü yayıncılık: Scribus
Tıpkı Darktable gibi Scribus da kapsamlı bir program ve benzer bir uygulamayı kullanmamış olanlar için, işin kendisini öğrenmekten dolayı sebatla çok karşılık alabileceğiniz bir program. Ciddi olarak yayıncılık yapmayı düşünenlerin, benzer kapalı ve özel mülk araçların yanısıra değil, alternatifi olarak kullanabilecekleri bir uygulama.
Scribus, özel mülk masaüstü yayıncılık yazılımlarının dosya biçimlerinin çeşitli patentlerle korumalarından dolayı Adobe InDesign ve QuarkXPress gibi yaygın kapalı kaynak masaüstü yayıncılık yazılımlarının çalışma dosyalarını açamaz ve o dosya biçimlerinde kayıt yapamaz. Bununla birlikte Scribus ve diğer masaüstü yayıncılık yazılımları; EPS, SVG ve PDF gibi dosya biçimleri aracılığıyla birbirleriyle dosya alışverişinde bulunabilirler.
İnternet Yayıncılığı (Websitesi, blog): WordPress‘in ücretsiz versiyonu alan adının sonuna wordpress.com ekliyor, aidat ödenince bu eklentiyi kaldırıyor ve hem alan adı, hem sunucu kirasını karşılıyor. Websitesi sunucu sağlayıcıları, websitesini tasarlayabilmek için kendi arayüzlerinde WordPress’i sitenizi indirip WordPress üzerinden kurmanıza olanak veriyor. Web standartları konusunda WordPress öncü olduğu ve kullanmasını öğrenmek çok hızlı olduğu için diğer web yayını platformlarına tercih ediyorum.
E-kitap okuru ve kütüphane: Calibre ilk başta arayüzü eski görünmesine rağmen çok eklentili ve isviçre çakısı gibi çok işe yarayan bir araç. E-kitap koleksiyonunuzu bir kütüphaneye dönüştürüp kolayca ulaşmanızı sağlıyor. Ayrıca e-kitap formatları arasında dönüşüm yapıyor. E-kitaplarınızı Calibre üzerine görüntüleyip okuyabilir, not alabilirsiniz. Ayrıca RSS (Real Simple Syndication) ile kaydettiğiniz haber kaynağındaki haberleri otomatik olarak indirip, e-kitap olarak kütüphaneye kaydeder.
Not alma, paylaşma, yapılacaklar listesi:
Simplenote, kullanması inanılmaz kolay bir program. En önemli özelliği aşırı basit olması ve çapraz platformda sorunsuz eşitlenmesi. Sınırsız sayıda not ve liste üretilebiliyor, notlara etiket eklenebiliyor, metin araması yapıyor. Notlarda sadece basit metin kullanılabiliyor, görsel eklenemiyor.
Standard Notes, Turtl, Boostnote,
Çapraz platformlu eşitlenen, hem metin hem görsel notları alabileceğiniz, açık kaynak ve kullanmaktan vazgeçtiğimde notları kolayca başka platforma aktarabileceğim, Evernote alternativi kullanışlı bir programı aramayı sürdürüyorum. Şu anda internetten ekran görüntüsü ve metin almamı sağlayan, sadece bilgisayarda kullandığım TriliumNext ilginizi çekebilir.
Parola/şifre yöneticisi: Bitwarden, KeePassXC
Video oynatıcı: VLC Player
Başka alternatifleri bulmak için ziyaret edebileceğiniz birkaç sayfa:
https://alternativeto.net/
https://opensourcesoftwaredirectory.com/
https://www.linuxalt.com/
İşletim Sistemi: Linux Mint (Cinnamon veya Mate masaüstü ortamıyla).
Kişisel bilgisayarlarda Linux işletim sistemleriyle çalışan bilgisayarların oranı yaklaşık yüzde 2, Microsoft yüzde 87, Mac işletim sistemi ile çalışan bilgisayar oranı ise yüzde 10’a yakın. Sunucuların ise yüzde 96’sının Linux ile çalıştığı tahmin ediliyor. Akıllı telefonlarda ve tabletlerde yaygın olan Android ise Linux çekirdeğine sahip. Linux çekirdeği üstüne inşa edilmiş işletim sistemlerinin nasıl ortaya çıktığı ve idame ettirildiği uzun ve karmaşık bir konu ama elinizin altındaki eski ve atıl bir bilgisayara Linux işletim sistemi kurup hemen kullanmaya başlayabilirsiniz. Kullanıcıların birbirlerine yardım ettiği forumlar üzerinden şimdiye kadar yanıtını bulamadığım soru olmadı. Türkçe forumlar da var ama onlara hiç başvurmadım, ne kadar yardımcı oluyor orada ahali bilemiyorum. Linux distrolarının yıllar içinde daha güvenilir hale geldiğini ve yaygın bir şekilde kullanılabilir bir seviyeye geldiğini düşünüyorum. Linux çekirdeği üzerine inşa edilmiş pek çok distro (dağıtım) var, bunların en yaygını Ubuntu. Ben Linux Mint’i daha güvenilir ve kullanışlı buldum. Her ikisinin de Türkçe dil desteği var. Örneğin annem de 2 yıldır Linux Mint kullanıyor. En son 10 yaşındaki eski bir bilgisayara gene Linux Mint yükledim, ölüyor sanmıştım, gayet de güzel çalışıyor. 5 yaş ve daha genç, RAM’i 4 gb ve üstü bilgisayarlara Cinnamon masaüstü ortamını, daha yaşlı veya düşük RAM (1-2 gb) bilgisayarlara MATE öneriyorum.
Çoğu Linux distroları yüklerken, kendi paketi içinde en çok kullanılan (açık kaynak) yazılımlar da yükleniyor, dolayısıyla müzik dinleme, fotoları düzenleme, internet tarayıcı, Libre Office paketi ve diğer yazılımlar elinizin altında yüklenmiş oluyor, ama yazılım yöneticisinden ayrıca istediğiniz başka programları da yükleyebiliyorsunuz. Linux kullanmamak için öne sürülen gerekçelerden biri, fotoğraf veya video editörü gibi genel kullanımın dışındaki spesifik amaçlar için kullanılan, Adobe Photoshop gibi yazılımların Linux sürümünün olmaması. Fotoğraf alanında ben o cafcaflı programların eşdeğerini, yani aynı mantıkla çalışan ve sonuçta aynı işi yapan özgür yazılımları bulabildim ve halihazırda kullanıyorum. Diğer alanlarda deneyimim yok ama örneğin ses montajı ve video montajı yapan yazılımlar olduğunu biliyorum. Bu tür daha komplike yazılımları kullanıyorsanız, yenisine alışmak elbette belli bir süre alıyor.
İlerde Linux işletim sistemine geçmeyi düşünüyorsanız, buna nasıl hazırlanacağınıza ve geçiş sürecini planlamaya yardım eden pek çok kaynak/yazı var. Benim önerim, atıl ya da ikinci bir bilgisayarda denemeniz. Eğer ciddi düşünüyorsanız, önce programları kullanmaya başlayıp sonra Linux yüklü yeni veya ikinci el bir bilgisayara geçmeniz. Bunun dışında, mevcut işletim sistemine ek olarak ikinci bir işletim sistemi olarak da yükleyebilirsiniz (çok çetrefil bir işlem ve sorun çıkma olasılığı daha yüksek). Ya da, mevcut sistemin yerine yükleyebilirsiniz ama yeni başlayanlara bu seçeneği önermiyorum çünkü biraz deneyim gerekiyor.
Son olarak, yazılım değil ama kültür alanında kitap, müzik vs. kullanımı serbest (public domain) olan eserlerin paylaşıldığı birkaç site:
Gutenberg Kitap sitesi
Sesli Kitap sitesi LibriVox
Genel bir açık kültür sitesi Open Culture